29 Ocak 2010 Cuma

Opak




Bu gece nedense pıtır pıtır bir şeyler yazasım geldi..

Evet, uzun süredir gözlemlediğim kadarıyla hayatımla ilgili belirli konuları netleştirmeye başlamışım.. Yani, bir anda bu nasıl olmuş, pek anlamış değilim, ancak rutin hayatın tekerleri döndükçe ister istemez bir şeyler değişmiş, gelişmiş, gerilemiş.. Oturup bir şeylere başlama konusunda hiçbir zaman net olamadım, ancak oturup bir şeylere başlama konusunda hiçbir zaman net olamayacağım konusunda netim şu an.. Buradan başlasak..?

Hayır, burada bitirsek..?

Yok, şöyle diyelim.. Şimdi izlediğim film, sevdiğim yazar, filozof, oyun (tiyatro oyunu ve bilgisayar oyunu) vb. konular devingen olduğu için hani onlar konusunda netleştim demem, sanırım.. Ancak mesela film izlemeyi kitap okumaya daha çok tercih ettiğimi biliyorum.. Bu konuda artık netim ve pek de üzülmüyorum böyleyim diye.. Sıkıldığım halde bir şeyi yapmaya devam etmek mi doğru, bunu kabullenmek mi..?

Görselliği seviyorum galiba.. Tam korkulan milenyum çocuğunun büyümüş hali oldum, sanırım.. Görmeden tatmin olamaz oldum.. İlla görsellik olacak ki "renkli" rüyalar göreyim.. Baksana, gecenin bir vakti bilgisayarın başında oturmuş, tıkır tıkır bir şeyler yazıyorum.. Oradan iPad falan çıkmış.. Bu halde ne desem inandırıcı gelemem gibi..



Aslında iPad ile ilgili çelişkisel bir taraf da var.. Yani ne bileyim, şimdi iBook diye bir uygulama çıkarmışlar.. Kitap okuyorsun, ancak kitap bildiğin kitap gibi.. Yani olayın mantığına ters biraz.. Senin birkaç adım ileri gitmen lazım sanki, hadi eski havayı koruyayım dedin, yaptın.. Yakışıyor mu sana..? İnsanlar normal kitap almasın mı istiyorsun..?


Neyse.. Okudukların bölük pörçük gelebilir, bu konuda tasalanma.. Çünkü aradaki cümleleri ben kendime söyleyip yazıyorum kaldığı yerden.. Evet, bakıyorum.. Alkol içme günlerimi bile netleştirmişim.. Hayır, olağanüstü durumlarda alkol içme günlerimin dışındaki günlerde de içiyorum.. Sıkıcı oldum, demiyorum.. Taşları yerine oturtmaktan bahsediyorum.. Güzel mi, çirkin mi karar veremedim.. Ancak böyle artık netleşiyor bir şeyler.. Maceraperest ruh, atletik yapı, sivri zeka, hazır cevap, klas duruş, şık bakış falan böyle biraz istemli olarak yapılıyor artık.. Hani eskiden böyle bir duruşun klas olurdu, bunu sana başkası söylerdi.. Sonra sen o duruşun nasıl olduğunu, ince ince tatbik ederek ezbere bilir oldun.. Eee, iyi mi oldu, işte bilemiyorum.. Şimdi o duruşu istediğin zaman yapabiliyorsun, ancak o duruşu istemsizce yapamıyorsun, çünkü ne zaman yapacak olsan fark ediyorsun ve mal bir duruşun bu gereksiz görünen "havalı" duruştan daha bir iyi olacağını düşünüyorsun.. İşte hangisi iyi, karar vermek güç..


Bir de muhabbetler.. Artık hangi konuda konuşmak istediğimi biliyorum.. Hiçbir konu.. Bu kadar net.. Yani net bir konu üzerinde konuşmaya çabalamıyorum, böylelikle hayatımda net bir konu konuşmama konusunda bir netlik kazanıyorum.. Hani bir nevi oluşu kabullenmek gibi..


Ayrıntılar konusunda daha bir netleşiyorum gibi mesela.. Ne bileyim.. Hayatımdaki belirli ayrıntılar hep orada olsun istiyorum.. Belirli bir parfümden, yatağın örtüsüne, en sevdiğim çataldan, favori akşam yemeğime kadar uzanır maddi anlamda.. Manevi anlamda ise (aslında bu da pek manevi gelmeyecek kulağına, ama ben onu manevi olarak görüyorum) Alpay Erdem, Tales of Mere Existence, High Fidelity, Pink Floyd, Los Lunes Al Sol, Mary and Max vb. gibi, ayrıntılar barındıran sözlü/görsel her bir yapıta/yapımcısına daha fazla değer verir oldum.. Sanırım oldum olası "genelden sıyrılma" takıntım ilerleyen yaşlarımda bu şekilde zuhur ediverdi..


Enteresan, ancak artık biliyorum ne yapmak istediğimi sanki.. Hani bir tane, iki tane değil yine.. Otursam yazamam şimdi, ancak eskiye göre belirli sayılır.. Net sayılır sonuçta..

Mesela çok fazla üretken olamayacağım konusunda da netim artık.. Yani kendim gibi olabilmem için görünmez adamlık bir işte çalışmam gerekir.. Yani nasıl anlatsam, böyle bu saatten sonra sinekkaydı tıraşlı, takım elbiseli, astlı üstlü kurumsal bir adam olamam, ki bana hiç yakışmaz zaten.. Sportif, atletik, dansçı, esnek olamam.. Bu da açık.. Sanatçı olabilir miyim..? Bilmiyorum, hep bir yeteneğimin var olduğuna, ancak onu keşfedeceğim bir zamanın geleceğine inanırım.. Hani bunu liseden beri yapıyorsam demek ki o vakit hiç gelmeyecek.. Hem bir de maalesef sosyal yaşamda herhangi bir sanat dalıyla uğraşıyorsan o sanat dalına yaraşır bir yaşam biçimi de oluyor maalesef.. Ne bileyim, kemik gözlükle başlar bu, feng shui'ye kadar gider.. Ancak ben böyle biri gibi de yaşayamam.. Tüm sanat aleminin yüz karası olurdum gibi.. Ne bileyim, kimse beni örnek almazdı mesela.. Yapıtlarımı kimse şiar edinmezdi kendine, o da net..


En iyisi aslında şu anki işim.. Görünmez adam.. İş, hayatının büyük bir bölümünü kapsamıyor, seni tanımlamıyor, güç ilişkisi, stres, çıkar, takım elbise, kıvır zıvır yok.. Oluşuna müdahale etmiyor bir anlamda.. Sen neysen o olmaya devam ediyorsun.. Sadece bir iş var, o yapılıyor, sonra evlere dağılıyoruz gibi.. Yani seri katil olup benim işimi yapabilirsin.. Geceleri dışarı çıkıp apayrı bir insana dönüşüp ertesi gün hiç belli etmeden yerine oturursun, kimse de senden şüphelenmez gibi..

Az çok geleceğimi görebiliyorum bu yüzden.. İşte o yüzden netleşiyor bazı şeyler.. Hani zevklerin, ihtiyaçların, duyguların, fikirlerin netleşmesinin yanı sıra hayatının gidişatı da netleşiyor bir yerde.. Kimine göre bu sıkıcı gelebilir, bana da geliyor zaman zaman.. Ancak ne zaman diğer alternatifleri düşünsem, kendime o kıyafetleri giydirsem dönüp dolaşıp olduğum yeri seviyor ve özlüyorum.. Demek ki benim olduğum bu, hak ettiğim bu, yapacağım ve yapmaktan nispeten en çok zevk alacağım da bu..

Ben şimdi otuzumdan sonra çevireceğim kitapların hayalini kurayım, bir yandan da yeteneği olmasa da zeki olan insanlardan biri olduğuma inanmaya devam edeyim.. Öyle ya da böyle öleceğim çünkü, maalesef o da net..

İyi günler..

1 yorum:

sickprincess dedi ki...

insanlar normal kitap almasin tabii, hem pahali, hem dogaya zararli, ebook alsin insanlar, ibooklarda e-readerlarda ne bileyim kindle'lerede okusunlar!