3 Aralık 2009 Perşembe

Çok Beklettim..




Gayesi meçhul..

Aslına bakarsanız ben bir tür bekleme dönemindeyim.. Bekleyen insan psikolojisi nedir..? Az çok bunu herkes bilir, biraz akışına bırakırsınız.. Denetleme mekanizması ağır bir mekanizmadır.. Hayatını denetleme konusunda ne kadar ısrarcı olursan denetleyemediğin zamanlar o kadar üstüne biner.. Bu manasız bekleyiş, bitimsiz görünmeye başlar.. Ancak bazen bu konuda hayret ettiğim insanlarla da karşılaşırım.. Bu belirsizlikle mücadele etmesini ziyadesiyle iyi bilirler.. Ancak ben hiç onlardan olamadım..


"You're going to have to make a choice.. In one hand, you will have Morpheus's life.. In the other hand, you will have your own.. One of you is going to die.. Which one, will be up to you.."

Belirsizlikle mücadelem biraz daha elim olmuştur bu yüzden.. Hani bazen sırf belirsizlik çözülsün diye zamanın diklemesine eylemlerde bulunurum.. Sonra bir anda spot ışıkları üzerime tutulur.. Her ne kadar 'içine kapanık' veya 'karmaşık' bir adam olarak bilinsem de böyle zamanlarda kimliğimi ışıl ışıl ifşa ederim.. Aslında bu biraz hayatta egemen olmakla ilgilidir.. Süreci akışına bırakmanın getirdiği yan etkidir.. Bir nehir düşünün, nehir sizin hayatınızdır ve devamlı bir devinimle akıp durmaktadır.. Siz kenarındasınızdır nehrin.. Ya da suyun sizi götürmediği yerinde çakıl taşlarıyla oynuyorsunuzdur.. Ancak bu atıl dönem başkalarının nezdinde sizin tartıldığınız, ölçülüp biçildiğiniz dönemdir.. Oysa siz kıyıda durmayı seçmişsinizdir, ancak bunu bir tek siz bilirsiniz.. Herkes bu gidişattaki sizi tanıdığını sanır, zaten birini "tanıdığını sanmak" en büyük günahlardan biridir benim gözümde.. Bu kadar emin olabilen egoları bir türlü anlayamam.. Anlarım, ama onlara hak veremem.. "Tanımak" çok zor bir eylemdir zira.. Hele benim gibi kendini kolay vermeyenler için.. Tanımak, tanınmak, tanışmak çok zor eylemlerdir.. Söze bağımlı bir tanışıklığı ölçüt olarak belirleyen bir birey hep yanılmıştır benim karşımda.. Nadir de olsa eylemle gösteririm ben gerçek kişiliğimi.. Ama kazın ayağı hiçbir zaman böyle olmamıştır.. "Ama sen böyle demiştin"leri duymaktan sıkıldım bu yüzden.. Hayır, sen benim koca evrenimin aydınlanan bir noktasını gördün.. Sözlerim ne kadar güvenilir olsa da, benim hakkımdaki her şey değildir.. Ancak sen bununla vakit kaybetmek istemezsin.. Hep bir acelen vardır.. O yüzden senin için Facebook'u icat ettik..

Neyse, dostlarım, bir insanı tanımayı kolay bir eylem olarak görmemekte fayda müşahede ediyorum ben.. Zira dilediğim gibi oynarım ben.. Nehir tema'sına geri dönersek, sen kıyıda takılan beni tanırsın ve arsızca nehrin akışına müdahale etmek istersin.. Sana izin veririm.. Akışın içinde sarsıl, hırpalan, kıyıya yuvarlanıp yanıma gel diye beklerim seni.. Ancak egonu bilirim, nehrin içinde karşıdan karşıya geçmeyi nehri yenmek sanırsın sen.. İşte tam da o anda kıyıdaki çakıl taşlarını yere bırakıp nehrin sularını avucuma alırım ben.. Senin sevdiğin o kısmi görüntüyü alaşağı etmek için.. Tüm bu bekleyişler ve gelgitler en nihayetinde sende hüzünlü bir hayal kırıklığı yaratır.. Hayal kırıklığına uğramış bir egonun getireceği haleli tahmin bile edemezsiniz.. Doğrudan nehri suçlamaya başlarsınız, nehrin debisini, yatağını ve şiddetini.. İşte orada spot ışıklarını yüzüme yüzüme tutmanız gerekir.. Bense ne yanıt veririm, biliyor musunuz..? Gülerim, kendi ellerinizle kendinizi boğarken alamadığınız her nefes için beni suçlamaktasınızdır çünkü.. Güldüğüm için bana düşman kesilirsiniz, hep aynı terane..


Oysa sen beni tanımak için hiç uğraşmadın ki, dostum.. Kafanda görmek istediğin resmi okşamaktan benimle hiç yüz yüze gelemedin.. İstediğini aldın en sonunda, seni kafandaki resimle baş başa bıraktım.. Gördüğün sahneyi sevmediğinde yine bana çattın.. Benim değerimi olduğundan az gördün.. Beni küçümsedin.. Bir an için beni kontrol ettiğine inandın.. Acı gerçeği yüzüne vurduğumda kontrolün sende olduğuna inandığın tüm o zaman dilimleri boyunca aslında kontrol edildiğini anladın.. Hangi ego buna dayanabilir ki..?

Seni anlıyorum, seni seviyorum ve seni özlüyorum, dostum.. O en egoist halinde bile seni tanımaya çalıştım çünkü.. Bilincini kaybedip coşkulu gözlerle, adeta bir deli gibi keyif alarak hayatımı kontrol ederken seninle tanıştım ben..

“I am
I will
So no longer
Will I
Lay down
Play dead
Play your doe”

Her neyse.. Biraz zamana ihtiyacımız var.. Biraz daha.. Seninle sonra tanışacağız.. O zaman da beni böyle sevebilecek misin, merak ediyorum..

Hiç yorum yok: