Ama sonra bir yerde kırılma noktası geldi.. Şüphe başladı.. O ana kadar verilenleri aldım, aldım, aldım.. Televizyondan, aileden, arkadaşlardan, öğretmenlerden.. Sonunda aldıklarım darasına sığmamaya başladı.. Başlangıçta taşıp önüme düşenlere şüpheyle baktım.. İğreti duranları yokladım.. Böyle anlatılan, gösterilenlerle benim bulduklarım arasındaki farklara odaklandım.. Sonra büsbütün daranın içine daldım gözleri ateş saçan kuduz gibi.. Ani bir aydınlanma anını defalarca yaşadım.. İşte o vakit yılların Tombo kalemi, benim için bir anda Tombow oldu.. Plastik topla attığım gollerin veya atamadıklarımın sorumlusu tam olarak ben değildim mesela, muz o kadar da aşmış bir şey değildi, Kinder Surprise reklamlarında şaşkınlıktan deliye dönen çocuklar gibi şaşırmak mümkün değildi, Intertoy oyunlarının da tıpkı benim oyunlarım gibi kırılabilen malzemelerden yapıldığı bir gerçekti, halıdaki motifler belirlenirken asla oyuncak arabalar için otoyol yapmak düşünülmemişti oysa ki, Betamax ve VHS’de dil seçeneği yoktu, geç zamanda sahip olduğum bilgisayarla bir matematik hipotezi bile üretemedim, kaset kapaklarındaki kimi sözlerin şarkıdakilerle aynı olmayabileceğiyle tanıştım, annem ve babamın saçımı sürekli olarak kısa kestirmelerinin ardındaki nedenin bir şekil kaygısı olmadığını öğrendim, efsanevi olarak yalnızca babaannemin yapabildiğine inandığım o salçayı markette bir rafta gördüm, Rotring'im sürekli uçları kırmaya başladı ve Susam Sokağı'ndaki tüm yaratıklar aslında birer insandı..
Bunların tümü “büyümek”ti.. Onun da farkına vardım.. Sonra.. Sonra bu irdeleme bitmek bilmedi.. Daha soyut konulara dair farkındalık kazanmaya başladım.. Devamlı olarak eleştirel bir bakış açısı yakalamaya çabaladım.. Durduğum, üzerine bastığım zemini devamlı olarak kontrol ettim.. Devamlı olarak eşeledim.. Sonra..?
Sonra farkındalık arttıkça saf mutluluk benden giderek uzaklaştı.. Böyle her bir şeyi sevemez, her bir şeye ilgi duyamaz, her bir şeyi olduğu gibi kabul edemez, her bir şeyi isteyemez, her bir şeyle tatmin olamaz, her bir şeye inanamaz oldum.. Bir kere edindikten sonra isteseniz de sizden gitmeyen bir tecrübeye dönüştü farkındalık.. Kendimin ve insanların eylemlerini dış perdeden incelemeye, söylediğim ve söylenen her sözün altındaki diğer anlamları aramaya başladım, incelikli ve düşünceli olmayan davranışlara karşı tahammülsüzlüğüm gelişti, bazen kendimi diğerlerine yabancı hissettim, sessiz oturmaya başladım sırf sinirimden, boş konuşan insanlara nefret duymaya başladım, kırlarda el ele koşan çiftlere hayret ettim, insanların neden el ele tutuştuklarını düşünmekten öpüşmenin ardında yatan bilimsel gerçeği aramaya kadar giden durmayan, kimi zaman rahatsız edici bile olabilen her şeyi net görmeye çabalama inadına kadar geldi dayandı tüm bu sorgulayış..
Aklın bacaları temizlendikten sonra sorgulamaya dair süreç asla durmak bilmiyor.. Daha da uçlara gidiyor.. Daha da çirkinleşiyor o bir zamanların pembelikleri.. En sonunda susmak geliyor içinizden.. Apartman merdivenlerini inerken bile kafanızdan sayısız düşünce geçiyorsa, kimi zaman anlamsız fikirler uyumanızı engelliyorsa, karşınızdakinin bir bakışının altındaki tüm olası anlamları gözden geçiriyorsanız, size hakaret eden kişi o olayı çoktan unutmuşken siz, bu hakarete neden olmuş olabilecek tüm davranışlarınızı bir bir irdeliyorsanız saf mutluluk ve ona dair tüm imgeler artık size bir daha uğramayacaktır.. Ama size iyi bir haber vereyim, dalganın götürdüğü o oyuncakları istemeye devam etmeyeceksiniz de.. Duvar yıkıldı, perde indi ve işin en acısı size duvarı yeniden örme, perdeyi yeniden asma şansı verilseydi bile bunu yapmazdınız.. Sizi temin ederim..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder