Hamartia (tragic flaw) ve hubris.. Üniversitedeyken mitoloji ve etimoloji derslerinde sıkça zikredilen iki kavramdı..
Hamartia, çoğu kez kahramanın karakterinde bulunan ve onun düşüşünü/çöküşünü getiren trajik hatadır.. Karakteri "Dramatis personæ" haline getirir.. Trajediyi çağırır ve kahramanın yazgısını belirler.. Her şey yolunda gibi görünürken karakterdeki küçük bir eksiklik veya yapılan ufacık bir hata bir anda iplik söküğü gibi karakterin sonunu getirir.. Prometheus, Oedipus, Antigone, Gılgamış, Beowulf, Othello, Macbeth, Hamlet, Juliet, Doktor Faustus, Meursault, Boromir, Robert Ford, Tony Montana bildiğim ve sevdiğim trajik kahramanlar arasındadır.. Ancak sonunda izleme şansı bulduğum "Scarface" ile trajik kahramanın gerçek tanımını gördüm.. Film sanki Yunan mitolojisindeki "hamartia olarak hubris"i vurgularcasına başladı, devam etti ve bitti.. Montana'nın "hamartia"sı "hubris"iydi.. "Hubris" yine Yunan mitolojisinde kibrin karşılığı olarak geçer..
Ancak filmi buraya taşımamdaki asıl gaye Montana'nın şu repliği olmuştur:
"What you lookin' at..? You all a bunch of fuckin' assholes.. You know why..? You don't have the guts to be what you wanna be..? You need people like me.. You need people like me so you can point your fuckin' fingers and say, "That's the bad guy.." So.. what that make you..? Good..? You're not good.. You just know how to hide, how to lie.. Me, I don't have that problem.. Me, I always tell the truth.. Even when I lie.. So say good night to the bad guy..! Come on.. The last time you gonna see a bad guy like this again, let me tell you.. Come on.. Make way for the bad guy.. There's a bad guy comin' through..! Better get outta his way..!"
Aslında burada insanlar olarak bencilce pek sevdiğimiz bir durumdan söz ediyor Montana.. İnsanların bazen cesaret edemedikleri durumlarda o cesareti gösterebilen insanları parmakla gösterip karaladıkları zamanlar vardır.. O kişi söz konusu cesareti gösterip eyleme dökmüştür aslında sadece.. Aslında en doğal haliyle saklamadan, yalan söylemeden davranmıştır yalnızca.. Peki biz ne yaparız..? Saklarız, yalan söyleriz, bastırırız, durdururuz, önleriz.. Fakat içimizde vardır aynısı bizimde.. Kimi zaman biz de aynı şeyi vakti zamanında yaptığımız veya düşündüğümüz halde söylemeyiz ve kişinin gösterdiği tavırla ilk kez karşılaşmışız gibi şaşırırız.. Söyleyemeyiz, yapamayız, cesaret edemeyiz.. Sırf bu sebeple o insan "kötü" olur, biz "iyi".. Kendimizi görmeyi sevmeyiz aslında bir yerde.. O cesareti gösteren "kötü" insan da çoğu kez içimizde yatan ve biteviye kaçtığımız kendimizizdir genelde.. Ama suçlamak, parmakla göstermek her zaman daha kolay ve keyiflidir.. En azından Montana'nın durumunda bu böyleydi..
İşte bu yüzden filmde Montana'yı trajik kahramanlardan ayıran birkaç durum daha söz konusu.. Mesela, Montana'nın hep dürüst olması.. Hiçbir zaman yalan söylememesi ve trajedisini başlatan olayın da yine insaniyetiyle alakalı olması.. Şimdi eğer herkese kötü görünen bu adamın iyi özelliklere sahip olması ve bunlar nedeniyle de çökmesi göz önüne alınırsa Montana bir anti-kahraman olabilir.. Ancak olaya şu açıdan da bakmak mümkün.. Montana'nın kibri ailesi, eşi, en iyi arkadaşı ve mafya çevresiyle arasını bozarak olası bir çöküşü zaten getirecekti.. Dolayısıyla Montana gayet trajik kahraman da sayılabilir.. Hatta başına gelen çoğu kötü hadise yine trajik kahraman oluşuyla bağlantılı.. Suikast olayını önlemiş olması yalnızca bu çöküşü hızlandırıyor.. Kimi kaynaklarda Montana 'anti-kahraman' gibi tanıtılsa da benim kanaatim yine de 'trajik kahraman' olduğundan yanadır..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder