3 Eylül 2009 Perşembe

Bardağın Dolu Tarafı



“Swirling round with this familiar parable..
Spinning, weaving round each new experience..
Recognize this as a holy gift and celebrate this
chance to be alive and breathing
chance to be alive and breathing..

This body holding me reminds me of my own mortality..
Embrace this moment.. Remember.. We are eternal..
A
ll this pain is an illusion..”


Aynada kendime bakarken çok tuhaf bir his duydum.. Aklımın içindeki tonlarca düşünceyi, algıyı, duyuşu, bilinci, konuşmayı, yazıyı, görüntüyü tutan bir ben vardı, bir de onu taşıyan bir vücut..

Aslında ben istediğim kişiyim içeride.. Raskolnikov’um ben aklımın içinde bazen.. Nietzsche'yim.. Kanun kaçağıyım kafamın içinde zaman zaman.. Şeytanım.. Operadaki hayaletim bazen.. Bazen Mersault’yum.. Bir başka zaman Tomáš’ım.. Bazen Javier Bardem.. Kimi zaman Roy Walker’ım.. Bazen mavi haydut.. Bazen üniversiteden bir dost.. Bazen babam.. Bazen annem gibi konuşuyorum sanıyorum.. Bazen istemediğim biri gibi.. Bir sürü gülüşüm var sanıyorum ben.. Bir sürü yüz ifadem.. Gözlerim içimdekileri anlatıyor diye biliyorum.. Saçlarım bazen uzun, bazen kısa oluyor benim.. Gözlerim bazen mavi bakıyor, bazen siyah.. Bazen herkes seviyor biliyorum beni.. Bazen tüm dünya nefret ediyor benden.. Bazen çok seksi sanıyorum kendimi.. Bazen evden dışarı çıkasım gelmiyor.. Bazen çok etkili konuştuğumu sanıyorum.. Bazen fazla konuştuğumu.. Bazen mavi giyiyorum biliyorum kendimi.. Bazen siyah.. Bazen sırtımda kınında kılıcımla gezdiğimi sanıyorum.. Bazen de çevirmen.. Bazen çok yakışıklıyım ben, bazen korkuncum.. Bazen düşünceliyim, bazen yalnızca boş bakıyorum.. Bazen niyetimi belli ediyorum ben, bazen belli ettiğimi sanıyorum.. Bazen hoşlanıyorum birinden.. Bazen kimseyle konuşasım gelmiyor.. Bir sürü karmaşa yaşıyorum içimde, dışarıdan sadece gülüyorum kimi zaman.. Dışarıdan çok üzgün görünüyorum bazen, içim kıpır kıpır oluyor.. Uykusuz görünüyorum bazen, bazen uyku mahmuru.. Endişeli görünüyorum bazen, bazen sakin.. Kızdığımı sanıyorum bazen, öyle sanmama kızıyorum sonra.. Ben sürekli değişiyorum içimde.. Ama hep tutarlı olduğumu sanıyorum yine de..

Bazen..


Ben her şey oluyorum içimde, her yere gidiyorum.. Ama zavallı vücudum sadece bana hizmet ediyor.. Yemek yiyor ki ben “bazen”leri yaşamaya devam edeyim.. Yorgun düşüyor, uykuya yatıyor "bazen"leri daha zinde yaşayayım diye.. Vücudum beynimin içindeki o çeşitliliğe tek bir şekilde yanıt veriyor.. Beni bu kabın içinde yaşatıyor.. Beni taşıyor.. Aklımın gidemeyeceği yerlere götürüyor beni yürüyerek.. Bir filme uzanıyor raftan, izleyeyim diye.. Vücudum.. Kan, sinir, kas ve iskelet.. Hepsi beni taşıyor içinde.. Beni muhafaza ediyor.. Beni içinde tutuyor.. Bana hizmet ediyor..



Aklımın içinde ölümsüzüm ben.. Zamansızım.. Sonsuza kadar varım.. O kadar büyüğüm.. O kadar geniş.. O kadar özgürüm.. Ben hiç öleceğime inanmıyorum aklımın içinde.. Ama bedenim bana ölümlülüğü hatırlatıyor durmadan.. Acıyı kullanıyor ölümlü olduğumu hissettirmek için.. Çabalıyor bir şekilde.. Ben gençken bile bana yaşlandığımı söylüyor.. O yüzden değil mi, insan yaşlandığını hissedemez ya bir türlü..? Çünkü vücut yaşlanır, kabı eskir aklın..

Vücudumdan sürekli bir şey bekler insanlar bir de.. Sırf akıl olarak var olsaydım kimse beni orduya almazdı mesela.. Kimse bana aşık olmazdı.. Kimse bana orgazm yaşatmazdı.. Kimse beni incitmezdi.. Kimse duymazdı.. Kimse görmezdi.. Kimse tanımlamazdı.. Kimse "güzel" veya "çirkin" demezdi.. Kimse gülüşüme hasta olmaz, bakışımdan kin duymazdı.. İş yerinde beni beklemezdi birileri.. Yemek yemezdim artık.. Kimse önüme çeşitli tatlar sunmazdı.. Hiçbir şeyi deneyim edemezdim.. Hep aklımın içinde kalırdım.. Sonsuz..

Nefes kutsal.. Etrafındaki tüm o güzellik ve güzelliğin basitliği.. Hayatı kucaklama.. Takdir etme.. Sevme.. İsteme.. Deneyim etme.. Daha fazlasını isteme.. Daha fazlasına imrenme.. Hissetme.. Duyma.. Hepsini vücudum veriyor bana.. "Tamam," diyor bana “sen ebedisin.. Sen asla yaşlanmayacak, asla eriyip bitmeyeceksin..” Sonra “Ama,” diyor.. “ben sana sınırlı da olsa güzellikleri yaşatacağım, sana aracı olacağım.. Gayelerine ulaş benim üzerimden.. Kullan beni.. Hayatı tanı sayemde.. Tüm bu güzelliklerin ardından ben öleceğim bir gün, sen de benimle geleceksin, akıl.. Tüm ebediyetine rağmen benim geçiciliğimi önleyemeyeceksin.. O yüzden.."

“O yüzden, ne..?” diye soruyorum..

“O yüzden tadını çıkar tüm bu güzelliğin.. Bu anın tadını çıkar.. Ben daha fazla eskiyip yitmeden..”

1 yorum:

Atilla EREN dedi ki...

iyi yazıyon iyi , hadi yine iyisin kendine has bir tonun var; kapı gıcırtısı gibi akortsuz değilsin , iyisin iyi .