10 Ağustos 2009 Pazartesi

Çığırtkan



Size söyledim.. Önceden de söyledim.. Yine söylüyorum.. Ben politik bir insan değilim.. Politika hakkında konuşmak, benim için onu kabul etmek olur.. Bu ihlali kendime yaşatmak istemiyorum..

Ancak..

Burada yazıp çiziyorum bir süredir.. Öncelikle izleyen ve izlemeyen diye belirli bir ayrım yapamadığım için herkesten özür dileyip neden kimsenin beni "Changeling" filmi hakkında uyarmadığı konusunda üzülüyorum şu an.. Hayır, bak işte, en nihayetinde ben de ulaştım o noktaya, ama yok mudur bir allahın kulu, hem filmi izlesin, hem de beni okusun.. Gelip de böyle "Bak, ben bir film buldum, sen yazıp duruyorsun, otorite, zorlama, zulüm, baskı vs.".. Yok, arkadaş.. Ben arkama en az bin kişi almadan özgürce konuşamayacağım, artık belli oldu..


"Christine Collins: He's not my son..
Capt. J.J. Jones: Mrs. Collins...
Christine Collins: No, I don't know why he's saying that he is, but he's not Walter and there's been a mistake..
Capt. J.J. Jones: I thought we agreed to give him time to adjust.
Christine Collins: He's three inches shorter; I measured him on the chart..
Capt. J.J. Jones: Well, maybe your measurements are off. Look, I'm sure there's a reasonable explanation for all of this.
Christine Collins: He's circumcised and Walter isn't..
Capt. J.J. Jones: Mrs. Collins, your son was missing for five months, for at least part of that time in the company of an unidentified drifter. Who knows what such a disturbed individual might have done. He could have had him circumcised. He could have...
Christine Collins: ...made him shorter..?"

Ülkemizde yok mu örnekleri, dersin..?

İster politik, ister dini, ister ahlaki, ister kamusal, ister töresel.. Hayır, dostum, sırf bir blog yazısı için kendimi feda etmem.. Yok öyle o filmdeki gibi azametli kurtuluşlar.. Gerçek hayatta hiç yok.. Anında sustururlar.. Öyle kimsenin de haberi olmaz.. Gerçek hayat bu..! Ben daha o hastanede yatıyor olurdum konuşsam.. O yüzden bana dürüst yoldaşlar lazım.. Dürüst, bilinçli ve cesur..

Sevmiyorum bu dünyayı o yüzden.. Hiçbir zaman konuşma özgürlüğü yok bu lanet olası yerde.. Ancak dost meclisinde özgürsün.. Ancak kafalar güzelken.. Ancak olur da zamandan bir gece çaldıysanız.. Kalanı hep televizyon, hep internet, hep facebook..


Hayır, bunları yapmayın, yaşasın aktivizm diyecek kadar da bağnaz olmadım.. Ancak ne bileyim, hayatın her türlü heyecanını tadalım beraber, yiyelim, içelim, ama farkında olalım.. Bilelim, duyalım, okuyalım devamlı, istiyorum.. Ve bu farkındalıkta işi eyleme dökmek gerektiğinde, be hadi ben de buna baş koyduysam, etrafımda birkaç adam biriksin ya, çok mu..?

Siyaseti hakkında sözlerim var.. Askeri hakkında sözlerim var.. Polisi hakkında sözlerim var.. Belediyesi hakkında sözlerim var.. Memuru, işçisi hakkında bile sözlerim var.. Ama niye konuşayım ki..? Bir hiç uğruna söz sarf etmek istemiyorum.. Bu ülkede kahraman bile olamazsınız.. Adınız en fazla iki ay duyulur.. Sonra da mezarlıkta sözlerinizin akisleri.. Ki duyulursa ne mutlu..! Anında yaftalanır, anında bastırılırsınız.. Bu durum yalnızca bu ülke için de geçerli diyemem tabii ki..

Hayır, görürüm, duyarım, farkındayımdır.. Ama bunları eyleme dökecek kadar “aptal” değilimdir.. Umurumda değil o kadar da.. Ben yaşamdan zevk alıyorum.. Gündelikten.. Boşluktan.. Amaçsızlıktan.. Yediğimden, içtiğimden, sevdiğimden, izlediğimden, gördüğümden, yaptığımdan, yapamadığımdan.. Bu kuru meseleler üzerine de kellemi ortaya koymam.. Hele tek başımayken hiç.. Şurada kalmış kırk yılım en fazla..

Hiç yorum yok: