Efendim,
Gözlemlerime ve istatistikî donelere dayanarak hafta sonu blog müdavimi sayısında nisbi bir düşüşün olduğuna kanaat getirdim.. Öğrenciyse malum hafta sonu eğlenceleri, çalışansa hiç sorma.. O yüzden kendimi yazma konusunda bir nebze daha özgür hissettiğim bir anın içinde sayılırım.. Zira gerçekten okumak isteyen okuyacak en nihayetinde, nitekim o da hazırdır zaten bir pazar günü herkes gibi bu güzel yaz vaktinde dışarılarda gezinmiyorsa.. Nereden mi biliyorum, o kafa yapısındayım keza.. Tam da o yüzden..
Öncelikle şarkımız:
“You let me violate you, you let me desecrate you
You let me penetrate you, you let me complicate you
Help me, I broke apart my insides
Help me, I’ve got no soul to sell
Help me, the only thing that works for me
Help me get away from myself
I want to fuck you like an animal
I want to feel you from the inside
I want to fuck you like an animal
My whole existence is flawed
You get me closer to god
You can have my isolation, you can have the hate that it brings
You can have my absence of faith, you can have my everything
Help me tear down my reason, help me, it's your sex I can smell
Help me, you make me perfect, help me become somebody else
I want to fuck you like an animal
I want to feel you from the inside
I want to fuck you like an animal
My whole existence is flawed
You get me closer to god
Through every forest, above the trees
Within my stomach, scraped off my knees
I drink the honey inside your hive
You are the reason I stay alive..”
Aşkın farklı (ve bence daha gerçekçi) bir ifade biçimi.. Kimse bu sözleri okuyup da Trent Reznor’a “Aaa, sapık!” diyemez.. Zira kendisi bu sözlerle aşkını anlatma gayesinde ve ulaştığı mertebe pek de küçümsenesi değil..
Ama malum, “beyaz atlı prensler” var daha şafaktan beklenen.. Böyle dıgıdık dıgıdık gelip “gerçek aşkı” müjdeleyecek yaratılar.. Aslında o beyaz atlılarla ilgili bir sıkıntı var, biliyor musun..? Şöyle söyleyeyim.. Ben de pek çok kez "beyaz atlı prens" oldum.. Aman neler denmedi, neler işitilmedi.. Kendimi farklı bir şey sanacaktım biraz daha dinlesem.. Sonra ne olduysa bir anda "kara atlı prens" oluverdim.. Öyle değil midir ama..? Kaç tane beyaz atlı prens girer çıkar hayatlardan..? Hepsine de aynı yalanlar, hepsine aynı oyunlar, aynı sözler.. Aman "biz yıllar sonra da görüşelim", "hayatında kim olursa olsun yine benimle konuş", “sen çok farklı bir erkeksin” ve saire, ve saire.. Artık parmağımı boğazıma götürdüğümde bile kusamaz oldum bunları duydukça.. Ama işin aksak tarafı bu.. Eğlencesi bu.. Kırlarda koş, koş, koş.. Çiçekleri topla, mis ıtırlı.. Sonra al o çiçekleri ye..
Beyaz atlı prensle de en nihayetinde insan Trent Reznor’un sözlerine ulaşıyorsa, “beyaz atlı prens” imgesi bu hale gelebiliyorsa düşünün artık ne süslü bir imge bu atlı.. Boyanmış, çizilmiş, hazır ve nazır "sperman"..
Oyuk arkası biraz.. Hani parmağınla azıcık eşelesen bütün resim tamamıyla alaşağı olacak gibi.. Biraz önden, biraz ekvatordan şişik.. Hayali çizgilerle dolu.. Var sayılan çizgilerle.. Döndükçe dönersin.. Başın döner.. Çakılırsın..
Biraz daha gerçekçi olalım, diyorum sadece.. Her sakallıya dede, her erkeğe "beyaz atlı" demeyelim.. Zira o hep sizden önce oradan geçmiştir.. Siz ikinci vardiyayı bekler durursunuz.. Ama pazar gününün iyi haberini vereyim mi..? Beyaz atlı hiç gelmeyecek..
Öyle bir şey yok çünkü.. Daha kimlere söyleyeceksin aynı sözleri, daha kimler seni gökyüzünün katlarına çıkarıp çıkarıp indirecek.. Bir beyaz atlı, ardından bir daha, bir daha.. Ta ki sen uyanıp da gerçeği görebilene kadar..
Gerçek aşk mı..? Mesela sırf aşık olduğunuz için ikinizin de durduk yerde ağladığı oldu mu..?
Hmmm, gerçek aşkı daha ayrıntılı anlatırdım sana, ancak önce o attan inmen lazım.. Anlaştık mı..?
3 yorum:
hmm yazi zevkliydi. saygılar
Love is blind, as well as hatred.
Yorum Gönder