22 Haziran 2009 Pazartesi

Ateş Dansı

"En tuhaf ve zor sorunlarında bile yaşama ‘Evet’ diyebilmek, en yüksek tiplerin kurban edilmesinde bile, kendi tükenmezliğinden sevinç duyan yaşam istemi -Dionysosça dediğim şey işte bu.."

Gözler değişmeli, kafa değişmeli.. Eskiden kullandığımız gözlerimizi yerinden çıkarıp kafamızı kökünden koparmayı öğrenmeliyiz.. Düşündüğünde çok zor değil aklın muhteviyatını değiştirmek.. Değerlerle başa çıkmayı öğrenmek gerek önce.. Herkes bunu der, ben bunu derim kertesinde bir başkaldırıdan veya başa çıkma biçiminden bahsetmiyorum.. Derinin altına kazınmış, öğretilmiş, bilinç dışına yerleşmiş değerleri bağlamından söküp onlarla birebir dans etmekten söz ediyorum.. Onları tek tek ayırmaktan, akılla baş başa bırakmaktan söz ediyorum.. Günlerce düşünmekten, tül gibi ardını görene kadar onları seyreltmekten söz ediyorum..

Örneğin "namus" değeri.. Bu değerin bizim toplumumuzun değerler cetvelindeki yeriyle başka bir toplumdaki yerini karşılaştıralım ve "namus" kavramının değişken ve kaygan bir zemin olduğu konusunda hemfikir olalım öncelikle.. Bundan sonra düşüneceğimiz bir sonraki aşama içkinleştirdiğimiz bu namus değerinin doğasını ve bu kavramın ebeliğini yapan toplumsal normları aramak.. Bu normları "özgür" ve "bağımsız" bir us ile değerlendirmeye alalım.. Onları sınayalım.. Gerçekten gerekli veya dayanağı olan normlar mı..? Hayatımızı anlamlı ve yaşanabilir bir hayat, varoluşumuzu arınmış veya esrimiş bir varoluş yapıyor mu..? Sen kendi yanıtını verirsin, ben kendiminkini, bu bölümde son derece "biziz" ve özgürüz.. Bana sorarsan ben "hayır" yanıtını veriyorum.. Namus pahasına insanların üzerine yapıştırılan yaftaları, bu uğurda kurban edilen güzellikleri, hayatları düşündüğümde onun bu toplumun bir silahı olarak görüyorum ve her tür silaha duyduğum karşıtlığı burada da dile getiriyorum..

Bir insan bir başka insanın yaşayışı üzerine kararlar veremez, onun yerine konuşamaz, onun hayatını onun yerine ve onun pahasına yaşayamaz.. Öncelikle buna hakkı olamaz.. "Namus" öznel bir kavram, hemfikir miyiz? Fikir süzgecinden geçirdikten sonra bu kavramın toplumca veya bireyin kendisince belirlenmiş yaptırımlarını uygulamayı seçmek kişinin kendi isteğine ve hür vicdanına bağlıdır.. Bu bağlamda ben bu kavramı, insanların oluşturduğu (burada sorun yok), ancak herkese mal ettiği bu suniliği yakmayı salık veriyorum, hem de acilen..

Duydukların kötü gelebilir, belki de düşüncelerini yansıtmaz, ancak şu var, doğamızda bir başka kadın veya erkekle olma arzusu ve dürtüsü var.. Bunu bir düzene sokmak isteyen korkaklar normu belirliyorlar ve ardından aynı korkuyu taşıyanlar bu normu bir hamlede kucaklıyor.. Bir tür anlaşma gibi, korkudan doğan bir birliktelik gibi.. Yapay ve gerçekdışı.. Bu normun oluşumundan haberdar olmayan bizler doğduğumuz günden itibaren "namus" kavramıyla kamçılanıyoruz, kendi muhakememize alamadan hem de.. Bu ne kadar mekanik ve aşağılayıcı ki.. Bu benim dünyam, dünyamın sınırları çoktan çizilmiş.. Oysa içimdeki dürtüyü her bastırmak istediğimde "namus" kavramımı kendim yaratırım, o vakit "namus"un tanımı benim yaptığım tanım olur ve kavramın temellendirmesi de bana ait olur.. Sadece bana öyle anlatıldığı, öğretildiği için değil, kendim için ve kendi adıma düşünerek eylemime karar veririm.. Korkudan değil, hür irademden ötürü ket vururum ve kendi eylemimin insanı olurum..

İşte özetle bir değerin sorgu filtresinden geçişi, yargılanışı, ele alınışı, gerekiyorsa yıkılışı ve yeniden yaratılışı süreci bunları kapsıyor benim düşünümde.. Evet, dostum, yeni bir göz, yeni bir kafa mümkün..

Hiç yorum yok: