20 Haziran 2009 Cumartesi

Yaşam ve Sisifos


Erekleri içgüdüsel olmayan bir varlık olarak insan olmanın tuhaf bir yanı var.. Camus’nün de sıklıkla sözünü ettiği Sisifos benzetmesi gibi.. Tanrılar tarafından sırtındaki kayayı bir dağın zirvesine taşımakla cezalandırılan Sisifos günün sonunda tam zirveye ulaşacakken kayanın tekrar başladığı yere yuvarlanmasına bir şey yapamıyordu ve Sisifos'un her günü, her sabahı olacakları önceden bilmesi gerçeğiyle başlıyordu.. İnsanlığın kaderini tanımlamak için kuvvetli bir metafor kanımca.. Camus en çok Sisifos'un kayayı günün sonunda aşağı geri düşeceğini bildiği halde yukarı iterken yolda neler düşündüğüyle ilgilenirmiş.. Belki bizim tüm bu konuşmalarımız veya varmaya çalıştığımız yer, çabalar ve de “bile bile” yapmaya devam etmelerimiz bu betimlemeyi haklı gösterebilir.. Sonu yok, ancak arıyoruz, tatmin olunan noktada sıkılıyoruz, yeni arayışlara giriyoruz.. Dokunmak gibi.. Aslında hücreler birbirine değmiyor, ancak bir akım var, işte biz de böyleyiz.. Eğer tam dokunursak ''o'' oluruz zaten.. Önemli olan yaklaşmanın hissiyatı, o süreç.. Köprü olmak..



Peki neden eden bu fasit daire, kesif acı..? Amacımız nedir onu çözemiyoruz, araçlara sayısız örnek verebiliriz.. İnsanların hayatlarını idame ettirmek için yaptıkları seçimlerin hepsi birer araç olabilir.. Amaç ne olabilir peki..?

Schopenhauer yaşam temelinde acıdır, der sürekli.. Amacı da genelde mutluluk diye tanımlar.. Sezgisel anlamda anlık hissedilen coşku durumu, ancak sanki ileriye ve yararlı ve belki de ''güçlü'' olana doğru bir yöneltiş sanki mutluluk.. Bireyi başarıya doğru tutup çeken bir ara geçiş, bir ödül gibi..

Açıkçası ben mutluluğu bu tahtından indirdim.. Mutluluk veya mutsuzluk darbe gibi.. “Masa örtüsü” yapamayız onlardan.. Belki hoşnutluk.. Mutluluk kadar hasis değil.. Olduğun şeyden, olmaya çalıştığından hoşnut olursun mesela, bu bir gaye olabilir.. Hoşnutluğu korumak için uğraşabilirsin.. O hoşnutluk kişinin özünde ikamet ediyorsa, o özü korumak isteyebilirsin ki yaşamı bitirirken de hoşnut bitirebilesin.. Kendi başarı tanımımın yolunda mutluluk ödül olur mu? Sanmıyorum, doğumlar sancısız olmaz, ancak tıpkı bir anne gibi en nihayetinde "hoşnutluğu" korumak gerekir..

Hiç yorum yok: