26 Haziran 2009 Cuma

Werther İçin



“Emily tries but misunderstands, ah ooh
She's often inclined to borrow somebody's dreams till tomorrow
There is no other day
Let's try it another way..”

Esrik ve ışıltılı bir dünyası var aşkın.. Dünyayı yaşamaya değer kılan her şey aşk.. Yüzlerce kez yanılsak da seviyoruz aşık olmayı.. Algının üzerinde oynadığı oyunları, bir anda melodikleşen dünyayı, her yerinde yıldızların olduğu gökyüzünü, bilinçle dalga geçen o halini.. Lunapark gibi sesli ve ışıklı.. Dönen imgelerle dolu aklın yolları.. Böyle mis ıtırlı çiçekleri yeryüzüne bırakarak akisleri kulaklarımızı doldururken aşk.. Verimli olmayı, bol olmayı, taşmayı, bastığın toprağı kucaklamayı beslerken..

Köprü olmayı seviyoruz çünkü.. Dünyalar buluşsun o dönüşsüz akımında iyonların.. Bu yeni dünyaya uzanan dev gözün kollarında ne varsa bizim olsun diye.. Denizler üzerinde sıçraya sıçraya, dalgaların sırtına binerek.. Ardına kartalı alıp uçasın diye..

Emily oynasın diye.. Aklın çöllerindeki vahalarda.. Kartala yaren.. Topraktan korktuğu yerde insan.. En güvenli yerler O’nun kollarıysa.. O’nun varlığı hücrelerinin canlılığına muhtaçsa.. Sırtında ilerleyen bir ter damlası gibi.. Terleyen avuç içleri kadar yalansız ve neşeli..

Dünyanın neşesi aşkta dostlarım..! Beni alın, nereye götürürseniz götürün, aşık olduğum zaman kadar özgür olamam.. Dünyanın en hayat dolu yeri O'nun yanı değilse neresi..?

Peki dostlarım, dinleyin beni.. Düşünün..


Bir insanın sizi sevdiğini, özellikle de ne kadar sevdiğini, ne şekilde sevdiğini ilk elden deneyim edememek ne garip, değil mi..? Her şey Emily'nin sözlerine göre.. O'nun dediklerine inanıyorsun sadece.. Ama ilk elden Emily’nin dünyasını bilemiyorsun.. Affettiğini, ne kadar affettiğini..? Bu çok yalnız bir his değil mi sizce..? Bu histen kurtulmak ve hayatta sahip olmaya çok alıştığımız "netlik" hissiyle yaşamak neredeyse imkansız.. Tahmin ederiz, umarız, varsayarız, zannederiz, ancak asla 4+4 gibi net bir şekilde bilemeyiz.. O yüzden diyorum ya, dostlarım, dünyayı bu kadar heyecanlı hale getiren şey aşk değil de ne..?

Yeşil kıyafetlerin içindeyken, Emily.. Seni sordum dağların ortasında.. Yankılarını duydun mu kalp atışlarımın..?

Bir kayanın üzerine yaslanıyorum..

“Şu anda Sana yalan söyleyemeyeceğim, Seni en çok istediğim, Seni en çok sevdiğim, Sana istediğimi söyleyebileceğim, Sana doğruyu söyleyeceğim, Senden vazgeçemeyeceğim, Sana yalan söylesem de bir çıkar elde edemeyeceğim, Senden kaçamayacağım, yokluğunda kendimi oyalayamayacağım, Senin yerine başkasını koyup sevemeyeceğim, Senden hiçbir çıkar bekleyemeyeceğim, bana asla yardım edemeyeceğin yerdeyim.. Seni seviyorum, çünkü bana katlandın; Seni seviyorum, çünkü beni dinledin; Seni seviyorum, çünkü vücudunu ve ruhunu bana teslim ettin; Seni seviyorum, çünkü beni hep anladın; Seni seviyorum, çünkü beni seviyorsun.. Bir gün, bir yerde, bir zaman diliminde yine bir aşk ekseninde Seni tanıyacak, Seni hayatıma alacak ve olabildiğince seveceğim.. Beni özgür bırak, bana yaşama hakkı tanı, Sana ait olmamda koşulsuzluk arama, kendini ve beni tanı, konuş benimle, iste ve al; isteyip almama izin ver; sözlerimi ve isteklerimi ciddiye al ve Sana en katı, en duygusuz, en sert sözleri söylerken bile Seni sevdiğimi bil ve asla aklından çıkarma.."


“You're the kind of girl that fits in with my world
I'll give you anything
Everything if you want things..”

Hiç yorum yok: