14 Temmuz 2009 Salı

Bengi Dönüş


“Eğer bir şeytan gece gündüz seni izlese, en gizli düşüncelerine girip şöyle dese ne olurdu: Yaşamakta olduğun ve yaşamış olduğun bu yaşamı bir kez daha ve sayısız kez daha yaşamak zorundasın.. Yeni bir şeyle karşılaşmayacaksın, tersine her şey aynı olacak.. Her acı ve her sevinç, her düşünce ve her iç çekiş, yaşantında olan en büyük ve en küçük olaylar senin için yinelenmelidir.. Tüm bunların aynı sırayı takip etmeleri gerekir.. Var oluşun sonsuz kum saati sonsuz bir şekilde ve sen, tozların içindeki en küçük toz zerreciği, onunla birlikte döndürülmüş olacaksın.. Dişlerini gıcırdatıp kendini yere atmayacak mısın..? Seninle bu şekilde konuşan şeytanı lanetlemeyecek misin..? Ya da ona şu şekilde yanıt vereceğin anı daha önce yaşadın mı..?: ‘Sen Tanrı’sın ve ben daha önce bundan daha kutsal sözler işitmedim..’

Şayet bu düşünce senin içinde somutlaşsaydı, belki seni değiştirir, belki de seni yok eder.. Her şey hakkında şunu soracaktın: Bunu ister misin, bunu bir kez daha ister misin, bunu sayısız kez ister misin..? Bu soru bütün hareketlerinin üzerinde korkunç bir ağırlıkla duracaktı..! Ya da, kendini sevmen ve bu yüce ve sonsuz doğruluktan başka hiçbir şey arzulamaman için yaşamı sevmen gerekirdi..”

İzlediğim son iki filmde (Gwai Wik ve Synecdoche, New York) de garip bir şekilde Nietzsche’nin “bengi dönüş” teorisinin izlerini buldum.. Bengi dönüş, temel olarak bildiğimiz haliyle sınırsız zaman düzleminde maddenin değişimlerinin ya da maddenin uzaydaki varlığının sonlulukla sınırlanması nedeniyle bir şekilde aynı olayların, aynı yaşamların, aynı anların sonsuz kez tekrarlanacağı temeline dayanır..

İlk bakışta bunu anlamak pek olası görünmeyebilir.. Şöyle düşünebiliriz.. İnsan görünümünün belirli bir biçimi vardır ve ben ne kadar benzersiz olduğumu iddia etsem de sınırsız zaman düzleminde (burada ‘sınırsız’dan söz ediyoruz, o yüzden sınırsızı gerçekten “sonsuz” ve “sınırsız” olarak düşünmeye çalışın) bir insan formu muhakkak benim bu benzersiz görünümümü yeniden kazanacak, benim geçtiğim yolları yürüyecek, benim duyduğum acıları yaşayacak, benim baktığım her yere yeniden bakacaktır.. Zira ben bir maddeyim ve maddenin tüm bu sınırlı formları zamanın sınırsızlığı içerisinde muhakkak kendini yineleyecektir.. Maddenin birçok olasılığı vardır, ancak bu olasılıklar zamanın sınırsızlığı karşısında sınırlıdır.. Ve düşünün, aynı anları bir daha, bir daha ve bir daha yaşayacaksınız ve tüm bu döngüde her şey yine aynı olacak.. Onun için bugün yaptığınız her şeyin değerini devamlı olarak göreceksiniz..

Bir anlamda yaşamın uç düzeyde olumlanmasıdır bengi dönüş.. Yaşamdaki her anınızı yeniden yaşamaya razı olur muydunuz peki..? Yaşamı o kadar güzel yaşadığınıza inanıyor musunuz..? Veya böyle bir gerçeğe inansaydınız yaşamınızın her anını daha farklı yaşamaya çalışır mıydınız..? Yaşamınızda her deneyimi tatmaya çalışmaz mıydınız..? Size sunulanları, yaşamınızı biçimlendirmeye çalışan her bir şeyi sorgu filtresinden geçirmez miydiniz..? Kendi istediklerinizi ertelemeden, özgürce ve büyük bir coşkuyla yaşamaya çabalamaz mıydınız..? Ve onu gönlünüzce değiştirmek istemez miydiniz..? Ya da yalnızca çabalamaz mıydınız bir nebze daha..?

“Everything is more complicated than you think.. You only see a tenth of what is true.. There are a million little strings attached to every choice you make; you can destroy your life every time you choose.. But maybe you won't know for twenty years.. And you'll never ever trace it to its source.. And you only get one chance to play it out.. Just try and figure out your own divorce.. And they say there is no fate, but there is: it's what you create.. Even though the world goes on for eons and eons, you are here for a fraction of a fraction of a second.. Most of your time is spent being dead or not yet born.. But while alive, you wait in vain, wasting years, for a phone call or a letter or a look from someone or something to make it all right.. And it never comes or it seems to but doesn't really.. And so you spend your time in vague regret or vaguer hope for something good to come along.. Something to make you feel connected, to make you feel whole, to make you feel loved.. And the truth is I'm so angry and the truth is I'm so fucking sad, and the truth is I've been so fucking hurt for so fucking long and for just as long have been pretending I'm OK, just to get along, just for, I don't know why, maybe because no one wants to hear about my misery, because they have their own, and their own is too overwhelming to allow them to listen to or care about mine.. Well, fuck everybody.. Amen..”

Garip değil mi tüm bu var oluş öyküsü..? Her şeyi bir kez yapma hakkın var.. Birbirinin aynı görünen günler bile aslında kendi benzersizliğiyle bir kez yaşanıyor.. Bir insan, bir insan daha tanıyorsunuz ve her biri hayal kırıklığı.. En kötüsü de bilinçsizce geçirdiğiniz tüm o zaman dilimlerine üçüncü bir perdeden baktığınızda kendinizi tanıyamamanız, o içgörüyü kazandığınız halde oradaki adama yardım edemeyişiniz ve yaptığınız, yapmadığınız her şeyin vebalini yine sizin üstlenmeniz..? Kimsenin size ne yapacağınızı söyleyememesi..? Aldığınız veya alamadığınız tüm kararlar..? İsteyip de yapmadığınız, kinden, gururdan önlediğiniz her şey, yok olup gitmek pahasına, insanların o soğuk yüzleriyle savaşmaya devam etmeye çabalamanız..? Hepsi biraz garip, değil mi..? Biraz kötürüm, biraz felçli..?

"What was one before you, an exciting and mysterious future is now behind you, lived, understood, disappointing.. You realize you are not special.. You have struggled into existence and are now slipping silently out of it.. This is everyone's experience.. Every single one.. The specifics hardly matter.. Everyone is everyone. So you are Adele, Hazel, Claire, Olive.. You are Ellen.. All her meager sadnesses are yours.. All her loneliness.. The gray, straw-like hair.. Her red, raw hands.. It’s yours.. It is time for you to understand this.. Walk.. As the people who adore you stop adoring you, as they die, as they move on, as you shed them, as you shed your beauty, your youth, as the world forgets you, as you recognize your transience, as you begin to lose your characteristics one by one, as you learn there is no one watching you, as there never was, you think only about driving.. Not coming from anyplace, not arriving anyplace, just driving, counting off time.. Now you are here.. It’s 7:43.. Now you are here.. It’s 7:44.. Now you are gone..”

Ben istediğim her şeyin farkında olmakla övünüyorum, dostlarım.. Ve istediğim şeyleri istemeye devam ediyorum.. Aramaya, karanlıkta kaldığımda bile ellerimle yoklamaya devam ediyorum.. Bekliyorum.. Dalgayı ve bana getireceği vaatleri..

“I’ll keep digging till I feel something..”

Hiç yorum yok: