Hep bir şeylerin büyüsü bozulacak illa ki.. Hep birileri çirkin oyunlarını oynayacak.. Hep birileri bir yerden çıkıp sizin hakkınızda değerlendirmeler yapacak.. Hep gelip size “hatalarınızı” anlatacak.. Hep eleştirel bir yerden bakacak.. Sizi hep rahatsız edecek.. Söylediğinize, yediğinize, içtiğinize, baktığınız yere bile yorum yapacak, sizi yanında olabildiğince rahatsız hissettirecek.. Sıkıştıracak, eğip bükecek.. Ağzı yüzü yara bereyle doluyken sizin küçük parmağınızdaki çizikten söz edecek dakikalarca..
İşin düzeni bu, demeyin bana.. Hayır, burada gülerek anlatabileceğim bir şey bana ahlak kisvesinde satılıyor.. Niye uyamıyorum bu oyunlara..? Hep böyle bir işin "adabı" var.. Hep böyle bir "olması gereken” var.. Hep bir “cık cık, ayıp” var.. Çocukluğumdan beri böyle bu.. Annem “sus” der, babam “öyle söylenir mi..?" diye sorar, arkadaşlarım "bu kez abarttın" der, otobüsteki teyze "insanların içinde böyle şeyler konuşulur mu..?" der.. Hayır, konuşmak bu alt tarafı.. Konuşuyorsun.. Bir şey söylüyorsun.. Hakaret değil, övgü değil.. Hiçbir şey.. Sadece konuşmak.. Konuşmanın zevki.. “Onu söyleme, bunu söyleme”.. Yedi bin tane filtreden geçmesi lazım önce sözün.. Usandırıyorlar beni bu geri zekalı hayattan iyice.. Sanki her şey kolaymış gibi.. Böyle “susayım en iyisi” diyerek toplumda yer edinmen bekleniyor.. Gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum artık.. Aşmışım işte ben, bak, artık böyle doğal bir şekilde anlatabiliyorum geçmişi..
Yeter, artık.. Beni yargılamayın.. Olduğum gibi kabul edin.. “Bu adam çatlak” deyin.. “Sağı solu belli değil” deyin.. Rahatlatın huzursuz vicdanlarınızı tanımlayıp.. Böyle kara çarşaflı kadınlar gibi koşarak uzaklaşmayın.. Ben sizin adınıza, sizin yerinize yaptığınızdan utanıyorum.. Buraya kadar düştük mü..? Buraya kadar geriledik mi..? Sizi bu kadar çirkinleştirecek ne dedim ki..? Kol kola girip “üşüştünüz”..?
İşin en garibi de ne biliyor musunuz..? Suçlu siz oluyorsunuz.. Sizi "bok" gibi ortada bırakıp gidiyorlar.. Bir insan konuşurken onun yanından gitmek kadar büyük bir saygısızlığı yapabiliyorsun.. Ah be güzelim, neden ben suçlu oluyorum..? Neden bir özür bile dileyemiyorsun..? O kadar da zor değil, inan.. Böyle kenarlı, köşeli düşünce yapısında er ya da geç sınıra geleceksiniz.. İşte o sırada kafanızı o köşelere vurdukça, kendinizi aynı sözleri söylerken bulduğunuzda, hatta daha beterlerini yapmaya hazırlanırken kısa bir süreliğine beni hatırlayın.. Çünkü ben ne zaman erkeklerle tokalaşmayan kara çarşaflı kadınları görsem artık sizin kol kola girip kaçışınızı hatırlayacağım..
İşin düzeni bu, demeyin bana.. Hayır, burada gülerek anlatabileceğim bir şey bana ahlak kisvesinde satılıyor.. Niye uyamıyorum bu oyunlara..? Hep böyle bir işin "adabı" var.. Hep böyle bir "olması gereken” var.. Hep bir “cık cık, ayıp” var.. Çocukluğumdan beri böyle bu.. Annem “sus” der, babam “öyle söylenir mi..?" diye sorar, arkadaşlarım "bu kez abarttın" der, otobüsteki teyze "insanların içinde böyle şeyler konuşulur mu..?" der.. Hayır, konuşmak bu alt tarafı.. Konuşuyorsun.. Bir şey söylüyorsun.. Hakaret değil, övgü değil.. Hiçbir şey.. Sadece konuşmak.. Konuşmanın zevki.. “Onu söyleme, bunu söyleme”.. Yedi bin tane filtreden geçmesi lazım önce sözün.. Usandırıyorlar beni bu geri zekalı hayattan iyice.. Sanki her şey kolaymış gibi.. Böyle “susayım en iyisi” diyerek toplumda yer edinmen bekleniyor.. Gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum artık.. Aşmışım işte ben, bak, artık böyle doğal bir şekilde anlatabiliyorum geçmişi..
Yeter, artık.. Beni yargılamayın.. Olduğum gibi kabul edin.. “Bu adam çatlak” deyin.. “Sağı solu belli değil” deyin.. Rahatlatın huzursuz vicdanlarınızı tanımlayıp.. Böyle kara çarşaflı kadınlar gibi koşarak uzaklaşmayın.. Ben sizin adınıza, sizin yerinize yaptığınızdan utanıyorum.. Buraya kadar düştük mü..? Buraya kadar geriledik mi..? Sizi bu kadar çirkinleştirecek ne dedim ki..? Kol kola girip “üşüştünüz”..?
İşin en garibi de ne biliyor musunuz..? Suçlu siz oluyorsunuz.. Sizi "bok" gibi ortada bırakıp gidiyorlar.. Bir insan konuşurken onun yanından gitmek kadar büyük bir saygısızlığı yapabiliyorsun.. Ah be güzelim, neden ben suçlu oluyorum..? Neden bir özür bile dileyemiyorsun..? O kadar da zor değil, inan.. Böyle kenarlı, köşeli düşünce yapısında er ya da geç sınıra geleceksiniz.. İşte o sırada kafanızı o köşelere vurdukça, kendinizi aynı sözleri söylerken bulduğunuzda, hatta daha beterlerini yapmaya hazırlanırken kısa bir süreliğine beni hatırlayın.. Çünkü ben ne zaman erkeklerle tokalaşmayan kara çarşaflı kadınları görsem artık sizin kol kola girip kaçışınızı hatırlayacağım..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder