25 Temmuz 2009 Cumartesi

Z for Zeka



Deer in headlights

A mental state of high arousal caused by anxiety, fear, panic, surprise and/or confusion, or substance abuse. A person experiencing the "deer in headlights" syndrome often shows behavioral signs reminding those of a deer subjected to a car's headlights, such as widely opened eyes and a transient lack of motor reactions.

“Özellikle, görsel medyada son dönemlerde bazı programlar var ki, bir baba olarak çocuklarımızın, gençlerimizin yarını için bir şeyi vurgulamak istiyorum, hiçbir medya patronu gençliğimizin ahlaki erozyonuna fırsat vermemeli, ona zemin hazırlamamalı. Yarın öyle bir bela olur ki bu bela onları da çarpar, onları da vurur. Onun için güçlü olmaya mecburuz.

Anneler, babalar, ‘Sadece okullarda bu işi çözerim’ diye düşünmeyin. Bizim de üzerimize düşen görevler var. Eğer son zamanlarda bazı arzu edilmeyen cinayetler, katliamlar duyuyorsak ve bunlardan dolayı üzülüyorsak, anne, baba olarak kendimizi de hesaba çekmeliyiz. ‘Acaba biz nerede yanlış, nerede hata yaptık’ bunların da üzerinde durmalıyız. 

Şunu da unutmamalıyız. Dün o dediğim tesisleri denetlemeye giderken orada maalesef gençliğimizin bir bölümünün halini gördük. Gerçekten üzüntü vericiydi. Bu şekilde sınırsız, kontrolsüz bir ahlaki erozyonun olduğu yapılanma bizi dertlendiriyor. Onun için aileye sahip çıkacağız. ‘Çoluğumuz, çocuğumuz nereye giderse, gitsin’ diyemeyiz. Kendi başına bırakılan unutmayın, ya davulcuya ya zurnacıya...”

Politik değilimdir.. Politikayla ilgilenmem.. Din gibi bir düzenleme mekanizması bir anlamda benim için.. En nihayetinde temelde insan denetimini kolaylaştırma ve eylemlerini belirlemeye çalışma düzenidir.. Sadece "olmanıza" izin vermemekle kalmaz, garip bir şekilde hayatınızı da şekillendirir.. Kartondan bir ev yapıp içinde yaşamaya çalışmak gibi gelir bana.. Bir anda yarattığın o sahte otoriteye güvenmek.. Neyse.. Konumuz bu değil.. 

“Araba farlarının önündeki geyik” metaforunu aslında söz konusu alıntıyı okuduğum anda yaşadım.. Gözlerim uzun süren karanlığın ardından "göz kamaştırıcı" bir ışıkla bir anda açıldı.. Maruz kaldım yazıya.. Tam anlamıyla bu oldu.. Öylece kalakaldım..

Aslında tek bir adamın sözü değil bu.. Bu toplumun büyük bir bölümünün bakış açısı.. Tezahürat gibi.. Amigo başlatır, tribün de söyler.. Ama ne amigo daha taraftardır, ne de taraftar ondan daha az amigo.. İşler böyle gelişir.. Biri amigo olur.. 

Bugün bir vaaz duydum.. Kimsenin dini duygularına halel getirme niyetinde değilim, ancak sadece bir şey aklıma takıldı.. Vaazda "haneye yaşı hallice olan biri girdiğinde bacaklarımızı üst üste atmışsak hemen indirmeliyiz" diyordu.. Bir tür denetim arzusu.. Düzenleme, şekil verme, "yola sokma".. Hayır, gerçekten saygı ölçütümüzün bu "bacak" olayı olduğunu kabul etsek dahi, bir insanın her daim "yaşlı" taraması yapması mümkün mü..? Düşünsenize mekana yaşlı girecek mi diye sürekli tetiktesiniz.. Hayır, insan aklı sürekli etkin olamaz bir kere.. Dalarsın, unutursun.. Gerçi ben böyle insanlar tanıyorum.. Konuşma yetkisini nereden aldığı belirsiz olan şahsın dediklerini harfi harfine yapan insanlar var.. Sürekli tetikte.. Baskı altında yaşamayı bilen, ezbere yaşayan.. Kitaba uygun..

Tekrar konumuza dönersek.. Aslında alıntımız bu haliyle çok fazlaca anlam ifade ediyor.. Ancak biraz böyle uğruna savaştığımız, çaba harcadığımız, delice kafa yorduğumuz her şeye keskin bir yanıt gibi.. Tam da buydu işte.. Örnek vaka olarak verilecek türden.. Rock müzik dinleyicisi sözünü ettiği.. Yolunu kaybedenler.. Hani ben hep derim ve tüm kalbimle isterim ya.. Sınırsızlık, derim.. Kontrolsüzlük, derim.. Ahlak değerleri yeniden değerlendirmek, derim.. Hepsini söylemiş gibi.. Sanki ben ona, o da bana yazmışız gibi garip bir içtenlikle okudum yazıyı.. "Ahlaki erozyon".. Sözcük seçimi tam anlamıyla akılda kalıcı.. İnsan zihninde sert, telaşlandırıcı ve somut bir görüntü oluşturmaya yetiyor.. Somut bir doğa olayının soyut bir imgeyi anlatmak üzere etkili biçimde kullanılması.. Bir aşınma var, diyor.. Bir yerinden kayma durumu.. Ancak benzetmenin en sakıncalı tarafı, ki ben de o açıktan gireceğim, erozyon olayında üst toprak tabakasının kayarak geriye yeni bir toprak tabakası bırakması.. Daha taze ve sabit.. Bu olayın birinci kısmı.. İkinci açık ise metaforun bir yan anlamı.. Satır arası daha çok.. Kayan üst tabaka kendisinin de sözünü ettiği ahlaki değerler.. Ancak kayan tabakanın altında kalan, yani aslında hep orada olan alt tabakadır.. Yani insanın özü.. İnsanın özgür hali.. Olması gereken hali.. Açıkça söylüyor aslında kendisi de.. Biz özgür ve kontrolsüz bireyin üstünü örten brandayız, diyor.. Tam da otoriteye yakışan bir üslupla.. 

Oysa farkında değil.. 

Aslında benim de iki metaforum var bu gidişatı betimlemek için.. Bir nevi göz önüne getirmek diyelim.. 

Domino taşları.. Kağıttan kaplan.. 



"Devre yapısı seçmeyi ertelediyse de uzun süredir saklı olan şekil ortaya çıkıyor.. Güzel değil mi..? Basit, seçkin ve sade, değil mi..? Ne garip, hazırlanmak için girilen onca zahmetten sonra bu kısa, detaylı eğlenceyi nefes kesen, şiddetli hareketine başlatmak için ufacık bir çaba ve azıcık düşünce yetiyor.. Hafif bir dokunuş, fazlası değil.. Parçalar, dizilişlerinin yol açtığı muzurluğu bizim kadar iyi anlayamıyor: bu felakete gebe; kayıtsız; yasalara uyan sürü, acımasız kaderin yarattığı dalgaya duyarsız.. En çok etkilenenler, en az anlayanlar oluyor ve anlayış yüzünü gösterdiğinde, çok geç oluyor.. Gerçekten o korkunç momentuma kapılmadan tersliğin farkına varamıyorlar.. Muhtemelen onu cesur ve nihai bir hareket, felaketi atlatmak için yapılan ve yardıma koşan son bir hamle zannediyorlar.. ....Zavallı domino taşları.. Önemsiz imparatorluğunuzu kurmak çok uzun zaman aldı.. Şimdi tarihin bir fiskesiyle yıkılıyor.."

Aslında biliyor musun.. Mevcut siyasi yapılanma da beni dertlendiriyor biraz.. Biraz..?

Tetris..



Bir de tetriste hiçbir yere sokamayacağınız bir parça gelirdi ya.. Genelde “z” şeklinde olan çok can yakardı.. Biraz oyuz biz.. Ahlaki erozyon dediğin de oyun düzeninin bozulması olsa gerek.. Böyle sığmıyoruz, değil mi bir türlü bize ayrılan yere..? Karenin, düz çubuğun verdiği o rahatlık, güven hissi yok bizim tarafımızda pek.. Hep böyle bir düşünmeye, ezberi bozmaya iten “z”leriz biz.. Olmayacak, biliyorsun.. Sen de çok iyi biliyorsun..

Biraz daha beklemen lazım.. Sabretmen aslında..

Sıradaki depremi görmek için..

1 yorum:

Adsız dedi ki...

I would like to exchange links with your site gundeligeovgu.blogspot.com
Is this possible?